23 Eylül 2009

YOUTUBE’A ÜÇ KARDEŞ GELDİ


Türkiye’de internet sansürü rezaleti devam ediyor tüm hızıyla. Şimdi de günlerdir lastfm, myspace ve akilli.tv siteleri erişime kapalı. Beyoğlu Başsavcılığının 26 Haziran'da aldığı bir kararın gereği olarak internet kullanıcılarının erişimine kapatılan her üç siteye de erişmek isteyenler, "Bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir. T.C. Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 26.06.2009 tarih ve 2009/45 sayılı kararı gereği erişime kapanmıştır" mesajıyla karşılaşıyorlar. İşin ardında MÜYAP’ın olduğu belirtiliyor.

Üç sitenin ortak noktası müzik ağırlıklı paylaşım siteleri olmaları. Aynı Youtube’daki gibi yine pire için yorgan yakılma durumu var. Bu sitelerde klipleri ve şarkıları izinsiz yayınlanan hak sahipleri, içerik sağlayıcısından üç gün içinde içeriklerin veya müzik dosyalarının siteden kaldırılmasını talep ettiler. Ve kaldırılmayınca Cumhuriyet savcısına başvuru yaparak servis sağlayıcılarına erişin engeli getirilmesini talep ettiler. Geçmişte de blogspot ve youtube gibi siteler de benzer yöntemlerle erişime kapatılmıştı.
Oysa ki bu sitelerin amacı illegal yayın yapmak veya korsan yayını teşvik etmek değil ki. Birer ticari şirket olan bu sosyal paylaşım ağlarını kesinlikle ve kesinlikle erişime kapatmamak lazım.
Yasak özellikle sesini bu siteler aracılığıyla duyurabilen binlerce genci ve yeteneği de vuruyor ve vuracak. İyi birşey yaptığını sanan MÜYAP, esasında sanatın paylaşılmasına ve geniş kitlelerle buluşmasına engel oluyor.
Son olarak da, Denizli 2. Sulh Ceza Mahkemesi, 24 Haziran'da aldığı "tedbir amaçlı" bir kararla, Google'ın kullanıcıların kendi web sitelerini yapabilmelerini sağlayan hizmeti GoogleSites sitesine erişimi yasaklamıştı. Karar Google Sites'ın içerdiği tüm web sitelerini kapsamıştı.

23 Kasım 2007'den, 11 Mayıs 2009'a kadar geçen sürede 2601 site erişime kapatıldı. Youtube.com 5 Mayıs 2008'den beri kapalı. Wordpress.com, geocities.com, myspace.com, DailyMotion.com, alibaba.com gibi milyonlarca insanın üye olduğu siteler de kapatmalardan nasibini almıştı.

Türkiye’nin kara internet özgürlüğü sicili daha da kararıyor ve de kararacağa benziyor ne yazık ki. Hülya Avşar’a bile halkı kin ve düşmanlığa teşvik ettiği nedeniyle dava açılan bir ülkede herşeyin düzeleceğine dair umut beslemek imkansız gibi.

12 Eylül 2009

12 EYLÜL HALA DEVAM EDİYOR


O günden beri değiştirilmeyen anayasasıyla...

Yargılanmasını talep etmenin “netekim” hala suç olduğu darbeci generaliyle...

Darbeyle asıl amaçlanan şey olan ve ustaca yıllar içinde inşa edilen vahşi kapitalist sistemiyle

O günlerden başlayarak sola karşı kullanılan islami hareketlerin bugünkü uzantısı sahte demokrat AKP’siyle

O günlerden tek farkı beyaz çoraplarını çıkarmak ve ülkücü bıyığını kesmek olan MHP’siyle

Geçmişin sözde solcusu, şimdileride geçmişte onlara işkence edenlerle ittifak içinde olan, bugünün özde faşisti, demokrasi düşmanı ulusalcılarıyla,

Milliyetçiden milliyetçi CHP’siyle, sosyal demokratıyla(!)

Şimdilerde Silivri’de olan günümüzün darbe sevdalıları ve darbecileriyle

Her türlü demokratik gelişimin önünde duran TSK’sıyla

Demokrasiyi, hoşgörüyü, eşitliği özümsememiş halkıyla

12 Eylül hala devam ediyor. Ve de görünen o ki, yıllarca devam edecek.

Gelmiş geçmiş belki de en başarılı olmuş darbedir 12 Eylül. Hiçbir darbe, istediği halkı, partileri, gençliği, orduyu bu derece ustaca ve başarılı şekilde inşa edememiştir ne yazık ki. Bu onur(suzluk) ve şeref(sizlik) 12 Eylül darbecilerine aittir.

8 Eylül 2009

HİÇ ÖLÜLER İSTATİSTİK KONUSU OLABİLİR Mİ? ONLAR İÇİN OLUYOR İŞTE.


Resmi ideolojinin Türkiye’de Kürt sorunu için ezelden beridir söylemi, “Biz bu vatanı hep beraber kurduk”dur. Ulusalcı ve Kemalist kesim arasında da bu söylem sıkça kullanılageldi yıllar boyunca. Ama son günlerdeki açıklamalar, tartışmalar, beyanlar gösteriyor ki, artık bu kesim içinde bu söylem terkediliyor. Hatta bu vatanın beraber kurulduğu inkar ediliyor, yalanlanıyor.
“Defolsunlar gitsinler Kuzey Irak’a, ama bunlar oraya da gitmez burayı bırakıp, bu ülkede Cumhurbaşkanı bile oluyorlar” gbi hiçbir dayanağı olmayan söylemler artık şiddetini iyiden iyiye artırıyor.

Bu ruh hali, bazı isimleri ön plana çıkarıyor. Osman Pamukoğlu gibi. Onu ilk Kanaltürk’te (Kanaltürk’ün sahibi Tuncay Özkanken, yandaş medya iken değil tabii) görmüştüm. Ağzım açık şaşkınlıkta izlemiştim. Yakacağız, yıkacağız, bomba atacağız, başka çözüm yok diye özetleyebileceğimiz görüşleriyle Kürt sorununu yorumluyordu.

Pamukoğlu, emekli bir Tümgeneral. 1993-95 döneminde Hakkâri Dağ Komando Tugayı"nı yönetmiş. Sonra yazdığı kitaplar çok sattı. Ulusalcı kesim içinde bir fenomen oldu.. Pamukoğlu son dönemde bir siyasal parti de kurdu, yurt çapında örgütleniyor.

Osman Pamukoğlu ART televizyonunda bir haritayı açıkladı. “Beraber kurduk biz bu ülkeyi, Çanakkale"de, Kurtuluş Savaşı"nda beraber savaştık” söylemini yalanlıyordu. Elindeki belgeler, savaşlardaki şehit istatistikleriydi. Güneydoğu’dan bu savaşta ölenlerin oranı yüzde 2 imiş. O bölgeden 585 kişi şehit olmuş. Yani bu vatanı beraber kurmadık, biz Türkler kurduk, biz Türkler öldük diyor Pamukoğlu. “Çanakkale"de Alman taburları, Arap taburları da bizle savaştı, onları da kendimizden mi sayacağız beraber savaştık diye, bu vatanda hak iddia edemez kimse” diyor Pamukoğlu.

Çanakkale şehitlerini etnik gruplara göre bölüp, bunun üzerinden siyasal propaganda yapmak nasıl bir siyaset anlayışıdır, nasıl bir insanlık anlayışıdır bunu anlamak mümkün değil gerçekten. Ölüler, şehitler üstünden siyadet yapılmaz, ölüler birer istatistik değildir. Ama gözünüzü askeri ideolojiden, askerlikten başka birşey görmüyorsa, insanlar birer can değil birer istatistiktir.