31 Ekim 2009

KARDEŞLİK KÖPRÜSÜ ZAP ÜSTÜNDE YENİDEN KURULUYOR


Edip Akbayram

Eşber Baba


Yasemin Göksu sahnedeyken salon ışıklarla süslendi


Kaybettiğimiz tüm devrimciler anısına saygı duruşu





1969 yılında 68 gençliği içinden bir grup, eğer gerçekten istenirse hayallerin gerçekleşebileceğini göstermek için Türkiye'nin en ucunda İran ve Irak sınırında bulunan Hakkari'ye gittiler ve Zap Suyu üzerine bir köprü inşa ettiler. Bu köprünün yapımı, Türkiye'nin doğusu ve batısı arasındaki eşitsizlilğin sembolü haline gelen İstanbul Boğaz Köprüsü'ne karşı yaratıcı bir protesto eylemiydi. Gençler, Hakkari'de yaptıkları köprüye "Devrimci Gençlik Köprüsü" adını verdiler. Köprü, 1999 yılında kimliği bilinmeyen kişilerce havaya uçuruldu.

Üniversite gençliğinin bölge insanına uzattığı kardeşlik eli bugünlerde “Barışa Köprü Ol” kampanyasıyla köprünün tekrar yapımını hedef alarak devam ediyor.

Dün gece Bostancı Gösteri Merkezi’nde şair Cezmi Ersöz’ün öncülüğünde aydınların ve Öğrenci Kolektifleri’nin düzenlediği “Barışa Köprü Ol” konserinde beş binin üzerinde insan bir araya geldik. Türk ve Kürt gençleri eğlenirken hep bir ağızdan da haykırdı: “Gençlik Barışa Köprü Olacak!”

Dayanışma gecesinde Haluk Çetin, Emin İgüs, Çiçek Yeşilbaş, Mazlum Çimen, Rojda, Moğollar, Bulutsuzluk Özlemi, Ferhat Tunç, Diyar, Yasemin Göksü, Emin Akbayram, İlkay Akaya gibi sanatçılar sahne aldı. Konserde ilk anlardan itibaren; “Gençlik barışa köprü olacak”, “Barış için anadilde eğitim”, “Denizlere sözümüz devrim olacak”, “Yaşasın halkların kardeşliği”, “Bijî biratiya gelan”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür” sloganları atıldı.

Konserler arasında Hakkari Yüksekovalı iki gazeteci genç de salona seslendi. Hakkarili gençler bu girişimi çok olumlu bulduklarını ve Hakkari olarak projeye destek vereceklerini belirtti. Hakkari’nin uzatılan bu kardeşlik eline sımsıkı sarılacağını söyleyen gençler salondan büyük alkış aldı.

Halkların kardeşliği, özgürlük ve sosyalizm mücadelesinde tüm yitirdiklerimiz için saygı duruşunun da yapıldığı gecede, Ceylan Önkol, Güler Zere isimlerini sürekli zikredildi.
Gecenin öncüsü Cezmi Ersöz’ün konuşması da çok anlamlıydı, Ersöz’ün mesajı Baykal, Bahçeli, milliyetçilere ve ulusalcılaraydı. Ersöz, “Şaka değil, Denizler ‘Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği’ diyerek can verdiler, bizler de bu köprüyü başka gençler ölmesin diye yapıyoruz. Ankara’dan öteye geçmeyenler ahkam kesiyorlar, önce Diyarbakır’a gideceksiniz, Hakkari’ye gideceksiniz, Van'a gideceksiniz, öyle konuşacaksınız. Meydanı faşizme bırakmayacağız, o köprüyü yapacağız” dedi.

20 Ekim 2009

IBM'İN ÖNÜNDE SENDİKAL ÖZGÜRLÜK İÇİN EYLEM



Bugün IBM'in de bulunduğu Yapı Kredi Plaza önünde sendikal özgürlük için bir eylem düzenlendi. Çeşitli şirketlerde ve kurumlarda sendikal hakları için mücadele edenler de IBM'de yine aynı hak için mücadele ettikleri için türlü baskıya ve işten çıkarılmalara maruz kalan emekçi dostlarına destek için eylemdeydi. Eylemde IBM’in sendikal örgütlenmeye karşı tutumunu protesto etti.

Eyleme Sinter Metal, Entes, Kurtiş, Esenyurt Belediyesi, ATV,Yol TV, Hava İş, Desa, Katı Atık gibi birçok şirkette sendikal özgürlük için mücadele eden emekçiler destek verdi.

Sık sık sloganlarla kesilen eylemde yapılan basın açıklamasını özetleyelerek aktarıyorum:
IBM’in önünde buluşmamızın nedeni, IBM’in sendikal örgütlenmemize karşı devam eden yokedici tutumunu protesto etmek ve sendikal özgürlüklerimizin önündeki engelleri ortadan kaldıracak çözümleri oluşturmak kararlığımızdır. Biz IBM’ciler 1968 yılında kurulmuş Bil-İş sendikamızın bizlere verdiği güçle, haklarımızı aramak için tam 1.5 yıl önce yola çıktık. Bildiğiniz üzere yüzde 80 gibi bir çoğunlukla Tez Koop İş sendikamızda örgütlendik.

5 yıl boyunca çalışanlara ücret artışı yapılmaması, çalışanlar arasında ücret ve sosyal haklarda adaletsizlikler olması, özel emeklilik, sağlık sigortası gibi kazanılmış hakların sürekli olarak tırpanlanması ve ortadan kaldırılması gibi sebepler yüzünden yola çıktık. Bizleri vasıflaştırarak ve taşeronlaştırarak üzerimizden daha fazla para kazanma hedeflerine engel olmak için.

IBM’in bizleri köleleştirme arzusu, aydınlanmamıza, Toplu Sözleşme ve grev hakkı olan birsendikada örgütlenmemize vesile oldu. 12 Eylül yasalarından istifade eden IBM yönetimi, örgütlenmemizin önünü kapamak için yasal ve yasal olmayan her türlü adımı attı.

Sürecin en başında sendika üyeleri tek tek evlerinden arandı. Kariyer ve para havuçları verildi. İnsan kaynakları yöneticiliğine bir ilaç şirketinden yönetici atadılar. Yurtdışından sendika yok edici yöneticiler getirildi. Sendikayı destekleyen üst düzey yöneticiler işten çıkarıldı. Sendika temsilcileri işten çıkarıldı.

IBM’in sendika düşmanlığı devam ediyor. Üç ay önce kendi çalışanlarını taşeronlaştırmak için yeni bir şirket kurdular. Sendikal üyelikleri bitirmek için çalışanların bir kısmını zorla bu şirkete geçirdiler. İki hafta önce de taşeronlaştırmak maksadıyla kurdukları şirkete geçirdiği çalışanlar üzerine baskı uygulayarak sendikadan istifaya zorladılar. IBM bu yaptıklarıyla sırtından milyonlarca dolar kazandığı çalışanların iradesini yok saymaya devam ediyor. Gelişmiş tüm ülkelerde sendikalara ve sendikalaşmaya açık olan ve herhangi bir engellemede bulunamayan IBM, bizler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğumuz için, bir Alman veya Fransız olmadığımız için sendikal özgürlüğümüze ipotek koyuyor. Başlattığımız yargı süreci devam ediyor.

Ofis çalışanı olduğumuz, IBM’in iddia ettiği gibi bir belediye işçisi olmadığımızın yargıda ispatlanması 15 ay sürdü.

Ama bizler yılgın değiliz ve asla da yılgınlardan olmayacağız.

17 Ekim 2009

BİR AN ÖNCE SOL'A DÖNÜN / TURN LEFT IMMEDIATELY


İstanbul Bienali'nden (Foto: Selin Bilgiç)

2 Ekim 2009

4 EKİM DÜNYA HAYVAN HAKLARI GÜNÜ


Dünyanın birçok farklı ülkesinde faal durumda olan Hayvanları Koruma Dernekleri, 1931 yılında biraraya geldikleri 4 Ekim gününü, "Dünya Hayvan Hakları Günü" olarak kabul etti. Yıllar sonra, 21–23 Eylül 1977'de Uluslararası Hayvan Hakları Birliği ve ona bağlı ulusal birlikler tarafından Londra'da Hayvan Hakları konusunda düzenlenen bir uluslararası toplantıda, "Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi" kabul edildi. Bu bildirge, 15 Ekim 1978 tarihinde de Paris'te UNESCO Evi'nde törenle tüm dünyaya duyurulup ilan edildi.Türkiye'de Hayvan Hakları konusunda ilk kez 2004 yılında bir çalışmaya tanık olundu. "AB Uyum Yasaları" kapsamında hazırlanan ve hayvan hakları savunucularının "Makyaj yasası" olarak nitelendirdiği 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu pek çok eksiği ile 24 Haziran 2004'te TBMM'de kabul edilerek yürürlüğe girdi.

Bu 4 Ekim’de 15 Ekim 1978'de Paris UNESCO evinde ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni tekrar hatırlayalım.

» 1. Bütün hayvanlar yaşam önünde eşit doğarlar ve aynı var olma hakkına sahiptirler.
» 2. Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir. Bir hayvan türü olan insan, öbür hayvanları yok edemez. Bu hakkı çiğneyerek onları sömüremez. Bilgilerini hayvanların hizmetine sunmakla görevlidir. Bütün hayvanların insanca gözetilme, bakılma ve korunma hakları vardır.
» 3. Hiçbir hayvana kötü davranılamaz, acımasız ve zalimce eylem yapılamaz. Bir hayvanın öldürülmesi zorunlu olursa, bu bir anda, acı çektirmeden ve korkutmadan yapılmalıdır.
» 4. Yabani türden olan bütün hayvanlar, kendi özel doğal çevrelerinde karada, havada ve suda yaşama ve üreme hakkına sahiptir. Eğitim amaçlı olsa bile özgürlükten yoksun kılmanın her çeşidi bu hakka aykırıdır.
» 5. Geleneksel olarak insanların çevresinde yaşayan bir türden olan bütün hayvanlar uyumlu bir biçimde türüne özgü yaşam koşulları ve özgürlük içinde yaşama ve üreme hakkına sahiptir.
» 6. İnsanların yanlarına aldıkları bütün hayvanlar doğal ömür uzunluklarına uygun sürece yaşama hakkına sahiptir. Bir hayvanı terk etmek acımasız ve aşağılık bir davranıştır.
» 7. Bütün çalışan hayvanlar iş süresi ve yoğunluğunun sınırlandırılması ve güçlerini artırıcı bir beslenme ve dinlenme hakkına sahiptir.
» 8. Hayvanlara fiziki ya da psikolojik bir acı çektiren deneyler yapmak hayvan haklarına aykırıdır. Tıbbi, bilimsel, ticari ve başkaca biçimlerdeki her türlü deneyler için de durum böyledir.
» 9. Hayvan beslenmek için yetiştirilmişse de bakılmalı, barındırılmalı, taşınmalı, ölümü de acı çektirmeden ve korkutmadan olmalıdır.
» 10. Hayvanlardan insanların eğlencesi olsun diye yararlanılamaz, hayvanların seyrettirilmesi ve hayvanlardan yararlanılan gösteriler hayvan onuruna aykırıdır.
» 11. Zorunluluk olmaksızın bir hayvanın öldürülmesi yaşama karşı suçtur.
» 12. Çok sayıda yabani hayvanın öldürülmesi demek olan her davranış bir soykırım, yani bir suçtur.
» 13. Hayvan ölümüne de saygı göstermek gerekir. Hayvanın öldürüldüğü şiddet sahneleri sinema ve televizyonda yasaklanmalıdır.
» 14. Hayvanları koruma ve savunma kuralları, hükümet düzeyinde temsil olunmalıdır. Hayvan hakları da insan hakları gibi yasayla korunmalıdır.