27 Nisan 2010

SİZE SARILMAYA GELDİM EFENDİM


Reha Erdem'in Antalya’da Altın Portakal'dan ödüllerle dönen filmi Kosmos'un gösterime girmesi uzun süredir bekleniyordu. Geçen hafta filmi görme şansımız oldu sonunda. Gerçekten Türkiye sinemasında şimdiye kadar yapılmış en ilginç, kendine özgü, tuhaf, tuhaf olduğu kadar üstüne düşündüren, gerçek anlamda düşündüren, alabildiğine de derinlikli bir filmle karşılaştık.


İlk sahnelerde insan sanki bir Tarkovski filmini izliyor gibi oluyor Kosmos’da. Hem Kars’ın doğal ortamı insanı böyle hissetmeye sevkeden, hem de filmin durağan ama şiirsel ve hüzünlü görüntüleri. Sonradan ise gerçekten çok farklı bir filmle ve anlatım diliyle karşı karşıya olduğumuzu farkediyoruz.


Filmde iki tema var esasında öne çıkan, birincisi ait olmamak. Filmin ana kahramanı durumunda Kosmos da insana her hareketi ve sözüyle buralara ait olmadığını hissettiriyor. Ve ikinci öne çıkan öğe ise sınırda olmak.

Film boyunca Kosmos yoksa bir mesih mi, İsa’nın hayatına çeşitli göndermeler mi var diye düşünülüyor. Evet Erdem, filmde kutsal kitaplardan bazı cümleler kullanmış, kutsal metinlerden alıntılar yapmış. Ama Erdem’in anlatmak istediği ve derdi çok başka şeyler esasında.
Kosmos, başka bir boyuttan karlar altındaki bir sınır şehrine geliyor. Şehirde kimileri sınırların açılıp ticaretin gelişmesini istiyor. Kimileri ise buna karşı mücadele ediyor. Yabancıları sevmediklerini açıkça belli ediyorlar. Şehir ahalisi, bu konuda çift taraflı propoganda içinde kalıyor. Şehirde sürekli top-tüfek sesleri duyuluyor bir yandan. Sanki o bahsedilen sınırda bir savaş yaşanıyor. Kosmos şehir ahalisine başta garip gelse de hareketleriyle, sonra bilgeliği, ettiği derinlikli sözler ve mucizeleriyle garipsenmeyen birisi haline geliyor.

Kosmos çalışmayı reddediyor. Hırsızlık yapıyor ama kendi için değil, başkalarına yardım etmek için. Kosmos, aşkı Neptün’de buluyor. Kosmos ve Neptün filmde birbiriyle çok az konuşuyor. Adeta iki kuş gibi anlaşıyorlar. Doğa sanki aralarında bir iletişim kurmuş gibi. Kosmos’un aşk yaşadığı Neptün’ün babasısının çalıştığı mezbahadaki hayvanların katledilme görüntüleri film boyunca tekrarlanıyor. Bu görüntülerde insanlığın kurduğu düzen var. Savaşan, birbirine zarar veren, mutsuz, diğer canlılara da zarar veren insanlar. Ama Kosmos’un yaraları iyileştirme gücü var. Bu onu hem bir kahraman yapıyor, hem de korkulan birisi.

Filmde iki sahne var, benim özellikle aklımda kalan, daha doğrusu iki cümle. Birincisi Kosmos’un başka bir şehirden Kars’a gelince boşluğa düşen orta yaşı öğretmene dediği ‘Size sarılmaya geldim, efendim’. İkincisi ise aşkla ilgili söylenen şu cümle: Aşk: “Sol eli başımın altında olsun, sağ da beni kucaklasın.”


Kesinlikle üstünde düşünmeye değer bir film Kosmos. Belki bir defa seyretmek yetmeyecek, defalarca seyredilmesi gereken bir film.

Hiç yorum yok: