14 Kasım 2008

İTTİHAT VE TERAKKİ KAFASI HER KESİME ÖYLESİNE SIZMIŞ Kİ



Bugüne dek varlığı ile yokluğu fark edilmiyordu Vecdi Gönül’ün. Herkes gündeme damgasını vuran son açıklamalarıyla hatırladı bir Savunma Bakanı olduğunu Türkiye’nin. Vecdi Gönül Brüksel'de neler dedi önce bir hatırlayalım: "Bugün eğer Ege’de Rumlar devam etseydi ve Türkiye’nin pek çok yerinde Ermeniler devam etseydi, bugün acaba aynı milli devlet olabilir miydi? Bu mübadelenin ne kadar önemli olduğunu size hangi kelimelerle anlatsam bilmiyorum, ama eski dengelere bakarsanız, bunun önemi çok açık ortaya çıkacaktır. Bugün dahi Güneydoğu’da verilen mücadelede bu ’nation building’de kendilerini mağdur sayanların katkısını, özellikle tehcir sebebiyle mağdur sayanların katkısını reddedemeyiz. O halde (Türkiye’nin) gerçekten çağdaş, medeni ve aydınlanmış insanların ülkesi olabilmesinde Cumhuriyet’in başlangıcındaki prensipler çok önemliydi."

Vecdi Gönül’e esasında teşekkür etmemiz gerekiyor, bu ülkedeki tüm demokrasi isteyen insanların, halkların kardeşliği için mücadele eden, bunu düşleyen tüm insanların mücadelesine önemli bir katkı sağladı hiç istemeden. Brüksel'de sarf ettiği bu sözlerle, Türkiye'nin çok önemli bir meselesinin tartışılmasına, çok önemli bir gerçeğinin ve bu ülkenin üstüne sinmiş zihni yapısının tüm açıklığıyla yansıtılmasına imkan verdi Gönül. Türkiye Cumhuriyeti’nin “Nasıl Milli Devlet Olunur?” sorusuna nasıl bir karşılığı olduğunu hiçbir açıklama bundan güzel anlatamazdı. Gönül, belki de hiç farkında olmadan halkların kardeşliği için mücadele edenlerin eline büyük bir koz verdi, yurtiçi ve yurtdışında. Bu açıklamalardan sonra moda deyimle “artık hiçbirşey eskisi gibi olmaz, olamaz”.

Bir yandan da çok talihsiz açıklamalar oldu tabii ki bunlar. Hele de yaşadığımız “Ya sev ya terk et” günlerinde. Bir bakan, bir savunma bakanı çıkıp milli kimlik oluşturma uğruna kan dökülmesini, insanların öldürülüp, yaşadığı yerlerden kovulmasını, bir insanlık suçu olan etnik temizliği savundu. Sadece hükümetinin değil devletinin de onyıllarca devlet politikası olarak savunduğunu ama hep inkar ettiğini, kelimelere döktü.

Anadolu’da 1915'te Ermenilere yönelik İttihat ve Terakki tarafından etnik temizlik yapıldı. 1923'te Rumlar kitlesel olarak yaşadıkları yerlerden uzaklaştırıldı. 6-7 Eylül 1955'te geride kalan az sayıdaki Rum, Ermeni ve Yahudi'ye karşı Türkler kışkırtıldı, utanç verici olaylar yaşandı. Bu kanlı olaylar bir zorunluluk olarak sunuldu, tehcir, mübadele, zorunlu iskan ve etnik temizlik savunuldu. 2008 yılında hem de. Bu ülkenin tarihi ne yazık ki inkarlar ve bu inkarların toplumsallaştırılması, sokaktaki vatandaşa kadar içselleştirilmesi üzerine kuruldu. Yaşanan kötü olayları inkar etmek ülkede adeta her vatandaşın görevi kabul edilir. Bu görevi sorgulayanlar hemen damgalanır, vatan haini oluverir bir anda vatanını belki herkesten de çok sevenler. Tarihi gerçekler saptırılırken, her zaman bir şekilde ezenler ustaca ezilenler haline getirilmeye çalışılır ve toplum nezdinde başarı kazanır bu. Sorgulamayan, her söyleneni kabul eden toplumumuz nezdinde. Bu ülkede Kürtlerin varlığının 1990’lı yıllara kadar devlet katında inkar edildiğini unutmayalım.

Halbuki birazcık dürüst olsak, birazcık sorgulasak hem uluslararası saygınlığımız daha da artacak, hem de yıllardır üstümüze kabus gibi çöken birçok sorun çözüm yoluna girecek. Ama bu ülkede Mustafa Kemal’in insani yönleri anlatan bir film yapan Can Dündar (ki kendisi önde gelen bir Kemalisttir) bile Ermeni (sahi bu bir küfür kimilerine göre değil mi), Sorosçu , vatan haini olarak görülüyor kimilerince.

Bu ülkede dincisinden Kemalistine, solcusundan (?) milliyetçisine İttihat Terakki kafası, o zihniyet böylesine sızmışken mevcut yapının değişmesi çok zor gözüküyor ne yazık ki.

Hiç yorum yok: