18 Nisan 2009

FAZIL SAY, SEZEN AKSU VE KAHRAMANLIK ÜSTÜNE “DAHA NE KADAR SESSİZ KALACAKSIN ERKEK”


Toplumun hassas olduğu zamanlarda toplumun genel geçer duygularıyla oynamak çok kolaydır. “Hesaplı çıkışlar” yapılır o zamanlar. Ustaca seçilir söylenenler, çok derinlikli olmasına gerek yoktur, orta sınıfa hitap eder nitelikte söylenir. Basitçe tümevarımlarla. Tribünlere oynanılır. Bunlar şık bir çalıma benzer, büyük alkış alır, bir anda tribünlerin sevgilisi yapar insanı. Amaç, belli bir kesimin kahramanı olmaktır. Bu bahsettiğimden Türkiye basınında da bol sayıda mevcuttur. En çok satan gazetelerin birinin 3.sayfasında ve orta sayfasında solda üstte köşe yazılarında, uzun değil kısa birkaç basit cümle ile kitleler kendine aşık edilir bazen. Güne onların yazılarıyla başlayan bir kitle oluşur. Hassasiyetler paranoyalara karışır.


Niye mi bunları yazdım. Usta piyanistimiz Fazıl Say, Sezen Aksu’ya Facebook sayfasu üzerinden bir mesaj göndermiş. “Daha ne kadar sessiz kalacaksın kadın” demiş, “Türkan Hoca’yı o halde görünce için acımadı mı?.. Şimdi inandır bizi gerçekten senin sen olduğuna... Çok ihtiyaç var kadın sana...” demiş.


Fazıl Say, belli ki, darbe istemeyen, şeriata karşı çıkan, “ne şeriat ne darbe” mesajı vereceği için Cumhuriyet mitingilerinde konuşulmasına izin verilmeyen Türkan Saylan Hoca’ya yapılanlar konusunda Sezen Aksu’yu suçluyor, pasif kalmakla eleştiriyor.


Say’ın bu tutumu insanda kuşku uyandırıyor. Gerçekte niyeti acaba Sezen Aksu’yu motive etmek, Saylan ile dayanışmasını istemek mi? Yoksa hassas Kemalist kesime Sezen Aksu’in dayanışmadığını göstererek “Görün işte Sezen Aksu'nuzu” mu demek. “Bu kadın, Cumartesi annelerinin arkasından, Hrant Dink’in arkasından şarkı yazar söyler, gider Diyarbakır’da konser verir, ama size gelince hiçbirşey yapmaz” mı demek. Onu hedef göstermek mi. Uzun süredir oynadığı, bir kesimin kahramanlığı rolüne yeni puanlar almak mı. Amacım Sezen Aksu savunuculuğu değil. Tabii Sezen Aksu, “Ben de Türkan Saylan’ım” demeli. Ki yaptı da bunu, bir gün sonra gelen açıklamasıyla.


Fakat bunu yapmasını istediği mektupta Fazıl Say, Ahmet Altan ve Mehmet Altan’a da açıyor ağzını yumuyor gözünü. Şöyle diyor:”“Biri iyi bir edebiyatçı olamadı... Öteki kaale alınmayan bir iktisatçı... Ne değerli bir yazar ne de filozof olabildiler...”


Çok ustaca bir tribünlere oynama bu. Hem Türkan Saylan’a destek olduğunu göster, hem Sezen Aksu’yu bir şekilde hedef göster, hem Ahmet ve Mehmet Altan’a laf at. “Onlar zaten liboş”u insanların kafasına yerleştir. Fazıl Say bir edebiyat ve ekonomi otoritesi de olmuşa benziyor. “Ben Ahmet ve Mehmet Altan’ı beğenmiyorum, onları yetersiz buluyorum” demek başkadır, “zaten biri kale alınmıyor, biri iyi bir edebiyatçı olamadı” demek başkadır. O zaman çıkıp biri günün birinde “Say hiçbir zaman iyi bir piyanist olamadı zaten, kimsenin onu dinlediği yok” dendiğinde yaptığı şey kendisine yapılmış olur Say’ın. Fazıl Say, usta bir piyanisttir ama bu başkalarına eleştirinin ötesinde laflar etme hakkını vermez ona.Bu tavrıyla Say tribünlerden bol miktarda alkış alır, istediği de odur zaten, ama demokrat bir aydın nasıl olur?


Ve Fazıl Say artık bizlere de ona hep mektuplar yazma hakkını vermiştir. “DAHA NE KADAR SESSİZ KALACAKSIN ERKEK” deme hakkımız artık hep saklıdır ona. “Hrant Dink öldürüldüğünde nerdeydin erkek”, “Onun duruşmalarında, mesela 20 Nisan’da Beşiktaş’taki duruşmasında niye yanımızda değilsin erkek”, “Travestiler bir bir katledilirken niye onlara omuz vermiyorsun erkek”, “Tüm ülkede her gün binlerce hayvan kıyımı yaşanırken nerdesin erkek”, “Kürtler binbir zorlukla siyaset yaparken, hakları çiğnenirken nerdesin erkek”. ....vb... Bizim tribünlere doğru da biraz şık çalımlar istiyoruz sizden Fazıl Bey.
Fotoğraf: Kardelenler projesi için yaptığı albüm kapağından

Hiç yorum yok: