16 Nisan 2009

CESUR, GÜZEL, MUHALİF, İYİ BİR KADININ ÖYKÜSÜ



Başlığı okuyanlar büyük ölçüde Türkan Saylan’dan bahsedeceğimi düşünmüştür herhalde. Ama Saylan’dan, onun hayatından, onun başına gelenlerden yeterince bahsedildi zaten, bunları bir daha tekrarlamanın anlamı yok. Eregenekon gerçekten ilk zamanlarında çoğumuz için büyük bir umuttu. Az iş mi, yıllardır farklı düşünen tüm insanların ve kesimlerin üstüne kabus gibi çöken insanlara dokunuluyordu, hiç dokunulmaz diyen insanlara. Darbe iddiaları,ortaya çıkarılan darbe günlükleri soruşturuluyordu. Darbecilik artık bu ülkede de bir suç olabilirdi sonunda. Ama Ergenekon’da zaman içinde yapılanlar hem bu soruşturmadaki zaten az olan halk desteğini zayıflattı hem de işi özünden uzaklaştırdı. Biz hala umut etmek istiyoruz, güneydoğu’daki faili meçhul cinayetlerden Hrant Dink’in katline, Maraş katliamından Kıbrıs’ta olanlara ve tüm darbe iddialarında sonuca ulaşılacak, failler cezasını çekecekler. Ama Türkan Saylan gibi isimlere yapılanlar, gerçekten geri plandaki isimleri masum gösterecek ki zamanla bu en büyük tehlike.

Gazetelerimizde, medyamızda Türkan Saylan kadar yer bulmayan bir isim daha var. Çoğu kişi ismini bilmez, çoğu kişi ise “ha o bombacı kız” diye hatırlar onu. Oysa en az Türkan Saylan kadar değerli bir insan olan Pınar Selek’in üstünde de bugünlerde korkunç bir hukuksuzluk kılıcı boynuna inmek için bekliyor. Selek’in öyle özellikleri var ki, birçok insan için o çok sakıncalı bir isim. O yüzden çoğu insan onu, ona yapılanları görmezden geliyor. Gazeteciler sayfalarında ona hiç yer ayırmıyor, korkuyorlar. Saylan için oluşan halk desteği, kamuoyu onun için oluşmuyor. Kendine, kendi gibi düşünenlere birşey yapılınca hukuksuzluk diye çığlıklar atanlar Selek’e yapılanlara görmezden geliyor, kimi aydınlarımız (?) bir destek açıklaması yapmayı bile fazla görüyorlar.


1971 İstanbul doğumlu sosyolog, araştırmacı ve yazar Pınar Selek, Notre dame De Sion Lisesinde ortaöğretimini tamamlar. Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji bölümünü birincilikle bitirir. Aynı üniversitede sosyoloji yüksek lisansını tamamlar. Fransa’da Sophiantipolis UDEL Üniversitesinde ekonomi-politik dersleri alır. Dışlananların ve birbirini dışlayanların ortak atölyesi olan “Sokak Sanatçıları Atölyesi”nin kuruluşuna öncülük eder. Amargi Kadın Dayanışma Kooperatifi kurucularından ve aktivistlerindendir. Zaman içinde barış ve insan haklarıyla ilgili çalışan birçok STK ve harekete destek verir. Dışlananların yanındadır hep. Selek'in EZLN Zapatist hareketin bildirileri ve Marcos'un mektuplarından oluşan “Ya Basta! Artık Yeter” adlı çeviri/derleme çalışması 1996 yılında Belge Yayınları'ndan; Ülker Sokak'ta travesti ve transseksüellerin dışlanmasını konu alan “Maskeler, Süvariler, Gacılar” adlı araştırması 2001 yılında Aykırı Yayınları’ndan; barış mücadelesinin ve genel anlamda tüm sol muhalefetin yaşadığı sorunların da ele alındığı "Barışamadık" kitabı 2004 yılında İthaki Yayınları’ndan; farklı sosyal koşullardan çok sayıda erkeğin askerlik deneyimleri hakkındaki anlatımlarına dayanan araştırması “Sürüne Sürüne Erkek Olmak” kitabı 2008 yılında İletişim Yayınları’ndan; masal kitabı “Su Damlası” 2008 yılında Özyürek Yayınları’ndan çıkar.

Bu değerli insanın hayatı on yıl once bir anda başka bir yöne doğru sokulur. On bir yıl önce Mısır Çarşısı’nda meydana gelen patlamayı gerçekleştirdikleri gerekçesiyle sosyolog Pınar Selek ve diğer sanıklara dava açılır. Uzman heyetlerin verdikleri raporlarda patlamanın bomba sonucu olmayacağının ortaya konulmasıyla dava 4 yıl kadar önce sanıkların beraatıyla biter. Ama Selek’in iki yılı hayatından elinden alınmıştır, içeride geçirmiştir günlerini.
Geçtiğimiz günlerde onun beraat kararı Yargıtay’da oybirliğiyle bozuldu. Yani kısacası Selek bir daha yargılanacak. Hapis günleri, gördüğü işkenceler hakkında konuşmayışı, acı içinde yıllar geçiren annesini kaybedişi. Sürekli yalan haberlerle yıpratılmaya çalışılması. Selek ilk suçlandığında kızkardeşi, kariyerini yarım bırakarak üniversite sınavlarına girip hukuk okumuş ve nihayetinde ablasının avukatlığını üstlenmişti.

Ancak masum olmanın getirdiği güçle insan dayanabilirdi yıllar boyu sürecek ve yankısı hayatının her alanına yansıyacak böylesi bir iftiraya, Selek de bunca yıl buna ancak böyle dayanabildi diye düşünüyorum ve inanıyorum.

Tabii Selek’e Saylan kadar destek verilmemesine şaşmamak lazım. Çoğu için öylesine tehlikeli bir isimki o. Aşağılanıp ezilen travestilerin veya sokak çocuklarının varolma çabalarına destek veren bir isim o. Kadının özgürleşmesi yolundaki mücadelesi yıllardır sürüyor. O bir feminist. Hem de anti-militarist bir feminist. Vicdani retten ve militarizmden bahsettiği için ona cephe alan öyle çok kadın var ki.

Hayata sizin pencerenizden bakmıyorlar diye toplumsal hayatın dışına atılanların zulüm görmesine razı gelerek adalet ve hakkaniyetten bahsedebilir misiniz? Ya da Selek’in görüşlerine ve yaptıklarına katılmadığınız için, onun yeniden yargılanmasını meşru gösterebilir misiniz? Buna tepki vermezsiniz, Saylan’a yaptıkları için çok kızdığınız AKP’lilerin durumuna düşmez misiniz? Hukuk sadece sizin ve sizing gibilerine birşey yapıldığında gerekli değildir. Yaşamını ezilenlerin, ötekileştirilenlerin, mağdurların haklarını korumaya ve barışa adamış olan Selek, iki kez beraat ettiği bir davadan yeniden yargılanmak isteniyor. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, daha önce ilgili mahkemenin verdiği beraat kararını bozarak Selek’e ağır müebbet hapis cezası verilmesini talep ediyor. Bu size rahatsız etmiyor mu hiç? Yoksa onun anti-militarist bir feminist, gerçekten muhalif bir solcu olması mı size böylesine korkutan?

En güzelini de Deniz Türkali söylemiş, “Genç bir kadın olarak travestilerle, sokak çocuklarıyla bir aradaysanız bu tehlikeli bir durumdur. Pınar'a çok özeniyorum. Aslında herkesin Pınarlaşmasını istiyorum".
foto: radikal gazetesi'nden alınmıştır

Hiç yorum yok: