28 Nisan 2009

ŞİRİN CEMGİL’DEN RAKEL DİNK’E MEKTUP


Türk Barışseverler Cemiyeti'nin Menderes Hükümetini, TBMM kararı olmaksızın Kore’ye asker göndermesi sebebiyle protesto etmesi üzerine babası Adnan Cemgil’in aldığı hapis cezası Sinan’ın henüz çocuk yaşta cezaeviyle tanışmasına sebep olur. “Komünistler Moskova’ya!” bağırışlarını ise, aynı dava yüzünden Yozgat’a sürgüne gönderilen annesinin yanında duyar.1964’de ODTÜ Mimarlık Fakültesi’ne girdiğinde siyasetle etkin olarak ilgilenmeye başlar. 1965 yılında Bursa'daki TİP kongresinin yapılacağı Saray Sineması önünde Komünizmle Mücadele Derneği tarafından kışkırtılmış binlerce kişinin, kongre çıkışında delegelerin üzerine saldırması sonucu babası Adnan Cemgil yaralanıp hastaneye kaldırılır. Sinan, Türkiye’deki açık şiddetle bu vesileyle tanışır. Sonra Sinan Cemgil, Türkiye İşçi Partisi’ne üye olur.
Sinan’ın Amerikalı öğretim görevlisinin Yıllardan beri ODTÜ'de İngilizce eğitim görüyorsunuz. Nasıl İngilizce bilmezsiniz? sorusuna verdiği yanıt bugünlere kadar gelmiştir: “Biz, ODTÜ'de İngilizce üç kelime öğrendik: Yankee go home."
1968’le birlikte yoğunlaşan öğrenci eylemlerinde, ODTÜ içindeki mücadelesi, sevilen kişiliği ve üstün hitabet yeteneğiyle üniversitedeki hareketin doğal önderi olur. ODTÜ’de Toplumcu Grup içinde yer alır. 1968’de ODTÜ’deki boykota ve 1969’daki ODTÜ işgaline önderlik eder. 1969 yılında Şirin Yazıcıoğlu ile evlenir.Cemgil, 1970 yılında, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Alpaslan Özdoğan, Deniz Gezmiş ve Cihan Alptekin'le birlikte Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nun kuruluş çalışmalarını yürütür. Cemgil, 12 Mart 1971 muhtırasından sonra, arkadaşlarıyla birlikte Ankara'yı terkeder ve Elbistan civarındaki Nurhak Dağı'na çıkar. Kürecik Radar Üssü’ne yapacakları baskın öncesinde Sinan Cemgil ve arkadaşları vurularak öldürülür.
Türkiye’de 68 kuşağının öncü isimlerinden biriydi Sinan ve Şirin Cemgil. Geçtiğimiz günlerde Şirin Cemgil’in ölüm haberi geldi. 12 Eylül askeri darbesini izleyen günlerde tutuklanmıştı Cemgil. Serbest bırakıldıktan sonra 1982'de politik sürgün olarak ülkesini terk etmişti. Bir komünist olarak yurt dışında da sürdürdüğü politik mücadelesi 17 Nisan 2009'da Almanya'nın Duisburg kentinde sona erdi Şirin Hanım’ın.
Şirin Cemgil için yapılan törende, Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından Rakel’e bir mektup yazdığı da ortaya çıktı. Şirin ve Sinan’ın oğlu Taylan, mektubu annesinin bilgisayarında bulmuştu. Şirin, Rakel’in Hrant’ın ardından o ünlü konuşmasını, ‘sevgilime mektup’u dinleyince Rakel’e bir mektup yazmaya karar vermişti. Şirin, eşi ve sevgilisi Sinan’ı Nurhak dağlarında bir jandarma kurşunuyla yitirdi. Hiç göndermediği mektubunda, Rakel’le ortak acılarından söz ediyor:
“Sevgili Rakel,
Sizi tanımıyorum ama acıyı, o gururla taşınan acıyı tanıyorum. Sevgilinin kurşunlanmasının yarattığı o yoğun, o hiçbir yerlere sığdırılamayan acıyı. Ama asla kurşunlanamayacak olan sevgiyi de. Benim sevgilimi yıllar önce 1971’ lerde Nurhak’ta kurşunlayan ellerle, sizin sevgilinizi 2007’de İstanbul’da kurşunlayan ellerin arkasında duran karanlığı da tanıyorum. Buna karşı duran bizlerin bütün yer yüzünü kaplayan kardeşliğini tanıdığım ve yaşadığım gibi. Yer yüzünde sessiz çığlıkların yansıdığı yerler çok ve sessiz çığlıkları hatırlatan tarihler de saymakla bitmez. Yıllar öncesinde ve zamanımızda yaşanan soykırımlar, katliamlar, işkenceler, paylaşım savaşlarının bombaları vb. vb. Kendimizin doğrudan yaşadıklarımız bir yana, doğrudan yaşamadığımız insanlığın çektiği acılar bazen bir kitaptan, bir filimden, bir fotoğraftan veya bir müzikten çıkarak ulaşıyor insana. Ya da kendi anılarımızdan, her hangi bir çağrışımlaçıkıp geliyorlar karşımıza, gerçeğe tutkulu bilincimizin bir yerinden süzülüp çıkıveriyorlar önümüze. Elbette yalnız acılar değil ulaşan, sevinçler, mutluluklar, devasa üretimler, buluşlar, destanımsı direnişler ve sevgi...Sizin mektubunuz da bir gazeteden ulaştı buraya ve bana. Düşündürdü, kıvandırdı, içimdeki duyguların bazılarıyla rezonanslar oluşturdu. Bunları size ulaştırmak ve ağlayarak okuduğum derin ve anlamlı mektubunuza katıldığımı, acınızı paylaştığımı yazmak istedim. Tanımıyor da olsam sizi ve çocuklarınızı bağrıma basar, sevgiyle gözlerinizden öperim Rakel. Şunu da eklemeliyim, büyük şair Nâzım Hikmetin dediği gibi:
“Çin’den İspanya’ya, Ümit Burnu’ndan Alaska’ya kadar,/her mili bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var/Dostlar, ki bir kere bile selamlaşmadık/aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz”
Eşiniz Hrant da böylesi bir ekmek, böylesi bir hürriyet ve böylesi bir hasret için ölümü göze alan tanışmadığımız dostlardandı. Selamlar... Sevgiler... Dostluklar... “

Hiç yorum yok: