4 Aralık 2008

ÇAĞRI MERKEZLERİNDE BİR HAYALET DOLAŞIYOR


İki sene önce web sitesi aracılığı ile sesini duyurmaya başlayan ve sıkıntılarını kamuoyuna duyuran çağrı merkezi çalışanları dernekleşti. gercegecagrimerkezi.org sitesini bir süredir takip ediyordum, bu merkezlerde çalışan arkadaşlardan sıkça duyduğumuz sıkıntılar, şikayetler, sorunlar artık çağrı merkezleri çalışanlarını isyan noktasına getirdi. Sitede "Biz Kimiz" bölümünde arkadaşlarımız kendilerini şöyle anlatmışlar: "Bizler çeşitli çağrı merkezlerinde çalışan,sürekli olarak sömürüye, patron ve şef baskısına maruz kalan, performans değerlendirmeleri sonucunda kendimizi yarış atı gibi hisseden insanlarız. Yaptığımız işin bir iş gibi görülmemesinden, yoğun bir tempoda çalışmamıza rağmen yine de doğru düzgün bir hayat yaşayamamamızdan dolayı sıkıntı duyan emekçileriz. Evet biz emekçileriz! “Emekçi”nin elinde İngiliz anahtarıyla devasa makineleri kontrol eden mavi tulumlulardan ibaret olmadığını bilen, hizmet sektörü emekçileri olarak diğer emekçilerle ortak çıkarları olduğunu fark etmiş olan bir topluluğuz. Bizler temiz büro işinin de ne kadar “pis” olabileceğini görmüş olan kişileriz. Rekabetin bizi ne kadar yalnızlaştırdığını, kariyer söyleminin hayatlarımızı daha yaşanabilir kılmak şöyle bir dursun daha da kararttığını gören insanlarız. Artık bu karanlıktan kurtulmak isteyen, kendini haklarını elde etmek için mücadele etmek zorunda hisseden, patronlarla çıkarlarının çeliştiğini fark etmiş olan çağrı merkezi çalışanlarıyız."

Çağrı Merkezleri Çalışanları Derneği'nden Utku Dinç ile bünyesinde çalıştığım BTHaber Gazetesi için konuştum, o röportajı burada da paylaşmak istiyorum sizlerle. Dinç ile sektör çalışanlarının sıkıntılarını, taleplerini ve çözüm önerileri üstüne söyleştik.

Böyle bir oluşuma gitmeye nasıl karar verdiniz, derneğin ve sitenin oluşma sürecini anlatır mısınız?

İş Kanunu tüm çalışma alanını 28 iş koluna ayırmış durumda. Bu iş kolları arasında çağrı merkezi yok. Çağrı merkezi işletmelerinin büyük çoğunluğu telekomünikasyon, bankacılık ve hizmet iş kolunda tanımlanmış alanlarda faaliyette. Bu işkollarındaki işçi örgütlenmelerinin gücü ve etkisi ise zayıf. Güçlü olan işçi örgütleri de çağrı merkezi çalışanlarının sorunlarına ilgisiz. Bu tablodan olumsuz etkilenenler ise çağrı merkezleri çalışanları. Çağrı merkezinde bir süre çalışmış ve ayrılmış arkadaşlar olarak, çalışanların örgütlenmesi gerektiğini tespitle harekete geçtik. İki sene önce web sitemiz ile sesimizi duyurmaya başladık. Sitemiz yayına başladığında çalışanların buluştuğu sanal bir platform yoktu. İki sene boyunca çağrı merkezi işçileri tek bir kanaldan da olsa seslerini aracılığımızla duyurdu ve bir etki alanı oluşturduk. Bu birikim daha kapsamlı bir örgütlenme için cesaret verdi ve dernekleştik.

Çağrı merkezlerinde nasıl bir çalışan profili var, çağrı merkezi çalışanlarını da artık işçi sınıfı içinde tanımlamak sizce doğru olur mu?

Yürürlükte olan 4857 nolu İş Kanununun 2. Maddesi “Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir.” diyor. Bu tanım iş kanununda yazıyor. “Çağrı merkezlerinde bir hayalet dolaşıyor” derken atıf yaptığımız Komünist Manifestonun son paragrafındaki işçi tanımı. Orada Marx işçiyi, ‘zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayanlar’ olarak tanımlamıştı. Biz de şöyle bir tanım yapalım. “İşçi: üretim aygıtlarının mülkiyetinden yoksun bırakılan, hayatını kazanmak için emek gücünü satan insandır.”. Çağrı merkezi çalışanları kuşkuya yer bırakmayacak şekilde işçidirler. Çağrı merkezi çalışanları hem üretim aygıtlarından yoksun ve hayatlarını kazanmak için emek gücünü satan insanlardır, hem bir sözleşmeye dayanarak çalışan gerçek kişilerdir. Hem de zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayanlardır. Çağrı merkezi çalışanları üretim aygıtlarına sahip değil ve ücretli çalışıyorlar. Kötü koşullarda çalışan işçiler olduğunu da biliyoruz.

Bu merkezlerde çalışanlar ne gibi sıkıntılar yaşıyorlar? İçeriden bakınca bu merkezler nasıl yerler?

Bilgi güvenliğinin riske atılmaması, bankacılık işlemi yapmak için alınan özel izinlerin taşeronlaşmaya uyarlanmasında ortaya çıkan problemler, maliyet gibi kriterleri değerlendiren banka yöneticileri, hizmet sektöründeki genel eğilimin aksine çağrı merkezlerini taşeronlaştırmadı. Banka çağrı merkezleri büyük ölçüde bankaların bünyesinde kaldı. Bankaların, çağrı merkezlerini taşerona vermemesi, çağrı alan arkadaşlarımızın banka çalışanlarının kazanılmış haklarından yararlanmasını sağladı. Dolayısıyla taşeronlarda zaman zaman yaşadığımız ücretin ödenmemesi, SSK primlerinin eksik yatırılması gibi sorunlar bankalarda karşımıza çıkmıyor. Bankalarda çalışan arkadaşlarımızın başlıca problemlerini, ağır çalışma koşulları ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki engeller oluşturuyor.

Çağrı merkezinde birçok genç de kariyer yapma hevesiyle iş başlıyor? Bu konu hakkındaki yorumlarınız neler?

Kariyer denilen şey işçinin hep işçi kalacağının bilinciyle işini daha iyi koşullarda daha yüksek ücrete satmak için yaptığı stratejik planlama olarak ele alırsak bu karşı çıkılacak veya yok sayılacak bir şey değil. Burada kariyer yalanları diyerek karşı çıktığımız şey, gerçekçi olmayan bir kariyer vaadiyle teslimiyetçi, hakkını bilmeyen ve kullanmayan bir çalışma kültürünün yaratılması. Çağrı merkezi çalışanlarının büyük bir çoğunluğu hayatı boyunca işçi kalacak. Yani geçici bir süre çalışacağı bir çağrı merkezinde ertelediklerini yarın diğer işinde de erteleyecek. Sokaklar, hayatı boyunca onlarca farklı geçici işte çalışan dolayısıyla geçici işin kendisinin kalıcı hale geldiği insanlarla dolu. Sorun iş arama aşamasında başlıyor. İş görüşmesi olumsuz sonuçlanınca, birçok şirket telefon bile açmıyor. İşçi, daha iş ararken dezavantajlı duruma düşüyor. İkinci darbeyi de işe girme koşulu olarak dayatılan ve bir örneği bile verilmeyen anlaşmalarla alıyor. İki sıfır yenik olarak başlanan bir maçta uzun vadeli hedefleri gerçekleştirmek zor.

Anadolu'nun çeşitli yerlerinde de çağrı merkezleri yatırımları var, siz bu konuya nasıl bakıyorsunuz?

Erzurum’a, Diyarbakır’a lokasyon açılırken, yoksulları doyuruyoruza denk düşen bir dilin kullanılması, çalışanlar için rencide edici. Çağrı merkezlerinin büyük bir istihdam yarattığı ve bölgeyi kalkındırdığı söyleniyor, çalışan işçilerin tamamı istihdam edilmiş olarak gösteriliyor. Peki bu işçilerin kaçı tam zamanlı çalışıyor, kaçı gerçek anlamda istihdam oluyor. Bu noktada ciddi bir dezenformasyon var. Kritik bir ikilem; Anadolu’da açılan çağrı merkezleri, yoksul bölgelerde yaşayan insanlara bir parça nefes mi aldıracak, yoksa bizzat yoksulluktan beslendiği için sorunu mu yapısallaştıracak?

Sizin bu sektördeki sıkıntılar için çözüm önerileriniz nelerdir?

Çözüm önerimiz, taşeronda çalışan işçiye karşı bütün sorumluluğun üst-işverende olması. Yani bir çağrı merkezi çalışanı çağrıyı hangi şirket adına karşılıyorsa bütün sorumluluk o şirkette olmalı. Çalışma koşullarına yönelik insani düzenlemeler yapılmalı. Bankacılık, telekomünikasyon ve hizmet iş kolunda örgütlenme yetkisi olan sendikaların, derneğimizin, TTB’nin ve çağrı merkezi şirketlerinin oluşturduğu bir komisyon kuralım. Bu komisyon çağrı merkezlerindeki çalışma koşullarının alt eşiğini belirlesin. Biz komisyon olarak piyasada faaliyet gösteren çağrı merkezlerinin üzerinde onaştığımız bu alt eşiğe uyup uyumadığını denetleyelim. Cep harçlığı değil insanca yaşayacak bir ücret istiyoruz.

Hiç yorum yok: