20 Eylül 2008

Bu ülkeden hiç eksik olmayan Faşizm'in ayak sesleri duyuluyor yine


Bir insanın tam olarak ne olduğunu, içinde neler barındırdığını, içinde gerçekten neler olduğunu, kısacası "Öz"ünü o insan sinirli olduğunda görebiliriz. O insan köşeye sıkıştığında. O insan suçluyken suçüstü yakalandığında. Suçlu olduğunda. Gerçek yüzünü işte o zaman gösterir bize o insan.

Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan gerçek yüzünü (esasında bizim en başından beri bildiğimiz gerçek yüzünü) son iki hafta boyunca bize o kadar çok gösterdi ki. Halbuki şimdiye kadar mazlumu oynamayı iyi de becermişti kendince. Bir şiir okudu diye halkın oylarıyla seçildiği Belediye Başkanlığı'nı kaybettiğinde, hapse girdiğinde mazlumdu Erdoğan. Kendisini mazlum gösterecek çok şey de oluyordu ülkede, bu ülkenin rejimi bunun için çok fırsatlar veriyordu Erdoğan'a. En son kapatma davası mesela, partisinin ve ideolojisinin sürekli her mücadeleden güçlenerek çıkması için her fırsatı veriyordu onun karşısında görünen (ama faşizanlığı, şovenistliği ve anti-demokratik tavrıyla onu yeniden sürekli üreten) kesim

Ama bu ülkenin tarihi sağcıların ve sağ iktidarların zalimliğinin de tarihidir aynı zamanda. Ve sözkonusu Türkiye ise tarih hep tekerrür edici niteliktedir. Tayyip Erdoğan'ı da bundan ayrı düşünemeyiz. Menderes'ten, Demirel'den, Özal'dan, Erbakan'dan, Türkeş'ten, Çiller'den...vb ayrı

Doğan Grubu'nun yaptıkları ve yapmadıkları başka bir yazının konusudur, Erdoğan Doğan grubu için söylediği bazı şeylerde haklı olabilir, ama esas konu Erdoğan'ın basına karşı aldığı tavırdır. Politikacılar sinirlerine hâkim olamayıp basına karşı faşizan tutumlara giriştiklerinde, genellikle bu siyasi ömürleri için sonun başlangıcı olmuştur. Türkiye Menderes ve Özal'dan bu deneyimi yaşadı,aynı şeyleri gördü, ilk geldiğinde iktidara ve sonraki dönemde Tayyip Erdoğan’ın göz boyayan sahte demokratlığı, demokrasi şampiyonluğu illüzyonu artık bitiyor. Daha önce hiçbir Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı bu kadar seviyesizleşmemişti gerçekten. Basın özgürlüğü, eleştiriye tahammül, düşünceyi ifade özgürlüğü, bunlar hiç bu kadar bir Başbakan tarafından yok sayılmamıştı. Gazetelere boykot çağrısı yapılıyor bu ülkede. (Bu gazetelerin özellikle "Türkiye Türklerindir"ci Hürriyet gazetesinin yayın politikasını savunduğum ve sahiplendiğim kesinlikle düşünülmesin, bu olayın başka bir boyutudur) Bu ülkenin dününden ve bugününden hiç eksik olmayan faşizmin ayak sesleri çok gür bir biçimde duyuluyor yine.

Hiç yorum yok: