24 Şubat 2009

VİVA SEAN PENN





Oscar adayları açıklandığından beri En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ını kimin alacağına dair tahminler havada uçuşmuştu. En iddialı adaylarsa The Curious Case Of Benjamin Button ile Brad Pitt, The Wrester ile Mickey Rourke ve Milk‘le Sean Penn’di. Gerçekten son yıllardakine göre bence daha ihtişamlı bir Oscar töreni oldu. Jerry Lewis’in sahneye çıkıp ödül alması, kadın ve erkek adayların efsane isimler tarafında tek tek yorumlanmas geceye damgasını vurdu. En İyi Erkek Oyuncu Ödülü açıklanırken Michael Douglas, Robert de Niro, Sir Ben Kingsley, Antony Hopkins ve Adrien Brody sahnedeydi. Sonuç açıkladığında yüzü gülen Sean Penn oldu.


Eşcinsel politikacı Harvey Milk’i canlandırdığı performansıyla En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ına uzanan usta oyuncu, yaptığı konuşmayla hem salondakileri güldürdü hem de muhalif kişiliğini bir kez daha gösterdi. Penn, teşekkür ettiği isimleri sıraladıktan sonra lafı gediğine koydu yine.


Eşcinsel evliliğine karşı çıkan yasayı destekleyenlerin yıllar sonra yaşayacakları utancın şimdiden farkına varmaları gerektiğini söyledi. Konuşmasının sonunda ise diğer adaylara olan saygısını dile getiren Penn, “Mickey Rourke yeniden yükseliyor ve o benim kardeşim” diyerek konuşmasını bitirdi.

Sean Penn 1960’da California’da doğdu. Rus bir baba ve İtalyan annenin çocuğuydu. Çocuk yaşlarda sinemaya ilgi duydu. O dönemin favori aygıtlarından "Süper 8" denen kameralarla film çekme denemeleri yaptı. Los Angeles Repertory Theater`de oyunculuk eğitimi aldı. İlk deneyimini Barnaby Jones adlı bir dizide oyunculuk yaparak yaşadı. Üne kavuşmasını sağlayan; Ridgemont Lisesinde Hızlı Günler (1982) filmindeki Jeff Spicoli rolü oldu. 1985 -1989 yılları arasında popstar Madonna ile evli kaldı. 1991'de yönetmenliğe başladı.1996'da evleneceği kadın olan Robin Wright Penn ile birlikte yaşamaya başladı, bu beraberlikten iki çocukları oldu. Toplumsal ve sosyal içerikli filmlerde rol aldı, yönetti.

Sean Penn, Hollywood’un ve Amerika’nın en muhalif sanatçılarından biri. Birçok toplumsal ve sosyal içerikli filmlerde rol aldı ya da yönetti. Özellikle bir önceki ABD yönetiminin, Bush’un en sıkı ve sert muhaliflerindendi. Irak, İran, Venezuela gibi ülkelere "serbest muhabir" olarak ziyaretlerde bulundu. Amerikan devlet politikasının yanlışlıkları üzerine ABD halkına yönelik bilinçlendirme çalışmaları yaptı.

Halkın yaşam şartlarını görmek üzere Venezuela`ya gelen Penn`i, Hugo Chavez geçen yıl cumhurbaşkanlığı sarayında kabul etmişti. Yine geçtiğimiz yıl Amerikalı oyuncu, yönetmen Sean Penn, yazarlık yaptığı San Francisco Chronicle (SFC) gazetesi sıkı dostu Venezüella lideri Hugo Chavez'e dil uzatınca kalemini kılıç yaptı. Penn, SFC'de yayımlanan mektubunda "Giderek beyinsiz bir gazete oluyorsunuz" diyordu Zira SFC, Chavez'in süper model Naomi Campbell'la aşk yaşadığı iddiaları üzerinden bir dizi diktatörle çıkma potansiyeli bulunan şöhretlerin listesini yayımlamıştı. Penn ise, Chavez'in diktatör gibi gösterilmesine karşı çıkıp defalarca demokratik yoldan seçilmiş bir lider olduğunu hatırlattı. Penn, ayrıca Raul Castro ile görüşüp bir röportaj gerçekleştirmişti Küba’da.

Penn’in muhalifliği göstermelik, vitrinlik, pragmatik bir muhaliflik, basit içi boş bir asi imajı değil. Tutarlı bir muhaliflik. Çok önemli bir savaş karşıtı ve insan hakları aktivisti. Dünya sinemasına yön veren ABD’de böyle bir ismin yer alması insana umut veriyor.

Hiç yorum yok: