7 Şubat 2009

SHMİNİSTİM NEDİR? TÜRKİYE VE İSRAİL BİRBİRİNE NE KADAR BENZER?



“İYİ NİYETLİ BİR MİLLİYETÇİLİKTEN SÖZ ETMEK, İÇİNİZDEKİ FAŞİSTİN MEŞRULAŞMASI İÇİN ZEMİN HAZIRLAMAKTIR”


Raz Bar-David Varon (18): Bu toplumda bir sorumluluğum var. Sorumluluğum reddetmektir.
Tamar Katz (19): Başka toprakları işgal eden, ırkçı bir rejimi daimileştiren, bir tiranlık kurarak milyonları zor koşullar altında yaşatan işgalci bir ordunun parçası olmak istemiyorum.
Yuval Ophir Auron (19): Hiç kimse beni kılıçla yaşamak bizim kaderimizdir sözüne inandıramaz. Savaşın dışında bir başka yol var.
Omer Goldman (19): Ülkem adına işlenen savaş suçlarının parçası olmayı reddediyorum.
Mia Tamarin (19): Daima şiddetin dışında bir yol vardır ve ben de bunu seçiyorum.
Sahar Vardi (18): Filistinli sivillere yönelik zalimce uygulamadan askerler sorumlu.
Udi Nir (19): En temel değerlerimle çelişen işgal için ellerimi ödünç vermeyeceğim.

İsrail’in Filistin’e yönelik operasyonu tüm dünyada büyük tepki topladı. Bu tepkinin en aşırı noktalara vardığı ülkelerden biri de Türkiye oldu. Sinirli Başbakanımız Davos’ta esti gürledi, bir anda tüm Arap dünyasının kahramanı oluverdi. Yurtiçinde de büyük bir seçim yatırımı yaptı kendine ve partisine. Bunun bir seçim yatırımı olduğu yüzünden onu eleştirenler, “İsrailli pilotlar Konya’da eğitildi” diyenler, her zamanki olduğu gibi yine olaya tek taraflı baktılar. İsrail ordusunun bu dünyada ABD ordusuyla birlikte en önemli müttefikinin kim olduğunu unuttular, görmezden geldiler, eleştirilerini yine tek taraflı tutmayı tercih ettiler.

Ülke içinde tepkiler ise Türkiye’de hani “bizde hiç yoktur” denilen ırkçılığın ne boyutlara vardığını gösterdi. Özellikle spor müsabakaları ve tribünler bu ırkçılığın iyice su yüzüne çıktığı alanlar oldu. Önce, ırkçı saldırganlar, İsrail’i protesto bahanesiyle Ankara’da Türk Telekom’un bir İsrail takımıyla oynadığı maçı bastılar. ‘Müslüman polis Yahudi’yi koruma’ diye bağırdılar. Sivasspor-Galatasaray maçında İsrailli Balili’ye karşı ırkçı tezahüratlar yapıldı sonra. Radikal yazarı İbrahim Altınsay geçen haftaki bir yazısında “Tribünler toplumun bir aynası. Hem de insanların anında topluluk dayanışması içine girip duygularını koyuverdikleri ateşli bir ayna... Toplumda ne varsa burada yeniden ve tribün dinamikleriyle şekillendirilerek yeniden üretiliyor” diyordu. Toplumun tüm dinamikleri İsrail’in vahşet uyguladığı bu süreçte tribünlere birer birer yansıdı.
Irkçılığın sadece zencilere karşı yapılan birşey olduğu sanan bu ülkede, Saracoğlu’ndaki İsviçre maçında yaşanan korkunç olaylar durup dururken yaşanmadı.

Tüm bunlar olurken hem Türkiye hem İsrail’de vicdani retçiler aynı kaderi paylaşmaya devam ediyor. Yukarıda resmi ve tek cümlelik açıklamaları bulunan 7 İsrailli genç, vicdani ret yaptıkları için cezaevindeler. Aynı Türkiye’de askere gitmeyi reddeden birçok genç gibi. Sıkı iki müttefik İsrail ve Türkiye birbirine ne kadar benzediğini bu alanda da gösteriyorlar, acı bir rekabet içindeler, özgürlüğü, demokrasiyi savunan, savaş karşıtı vatandaşlarına açı çektirmede.

Filistin'in işgaline karşı çıkarak İsrail ordusunda görev almayı reddeden shiministim adlı 17-19 yaşlarındaki vicdani retçiler aylardır cezaevlerinde tutuklu 7 üniversite öğrencisi, İsrail ordusunun Filistin'i işgalinde görev almayı reddettikleri için tutuklular. Bu gençler için www.december 18th.org adresli bir web sitesi açılarak İsrail Savunma Bakanlığı'na verilmek üzere imza kampanyası da başlatıldı.

İsrail’de savaşa karşı çıkan Yahudi muhalifler var. Başbakan da bu aydınlara değinmişti meşhur Davos şovunda. Ama kendi ülkesinde 301’lerle mahkeme kapılarında süründürülen aydınları olan bir Başbakan’ın bunu demesini belki Arap ülkelerindekiler, Hamas ciddiye alır, ama biz sadece güleriz. İsrail'de hükümete, savaşa karşı çıkanlara aferin çeken ulusalcıların, milliyetçilerin, İslamcıların da iki yüzlülüğünü de bildiğimiz için onların bırakın gülmek, yüzlerine bakmak bile istemeyiz.

Hiç yorum yok: