4 Mart 2009

ŞEHR-İ İSTANBUL’DAN METROBÜS İZLENİMLERİ


İstanbul’un Anadolu yakası ahalisinin uzun zamandır merakla beklediği Zincirlikuyu-Söğütlüçeşme metrobüs hattı dün açıldı. Ben de iki gündür akşamları Metrobüs’ü kullanıyorum. Dün akşam erkenden eve dönerken başka bir güzergahtan gitme şansım varken sadece test etmek için kullandım metrobüsü, bugün de akşam tam da iş çıkışı saatte, saat 6.30 civarları Türkiye topraklarında hatta tüm Balkanlar ve Ortadoğu’da metrekare başına en çok insanın ve aracın (ve de servislerin tabii) düştüğü Zincirlikuyu muhitinde metrobüsü kullandım.

O trafiği ancak yaşayan bilir, yaşamayana anlatmak zordur. Trafiğin en yoğun saatidir saat 18-18.30 arası. Ali Sami Yen Stadı’nın önünden köprü girişine varmanız, yani 5 dakikalık yolu katetmeniz bazen 1 saat sürür. Dur kalklarla özel aracınız içindesiniz ayaklarınız telef olur, toplu taşıma aracındasanız ise zihniniz, ruhunuz, psikolojiniz aynı kaderi paylaşır. İstanbul’a karşı nefret duygularınız artar. Gtime hayalleri kurarsınız uzak diyarlara. Hele toplu taşıma aracında bir de ayakta duruyorsanız, aman anam, oflar poflara, sayıklanmalar küfürlere karışır.

Bunları yaşayan insanlar işte metrobüsü merakla bekliyordu. Merak edenlerden biri de açıkçası bendim. 7 dakikada köprüyü geçip, 11.2 kilometrelik hattı 24 dakikada tamamlayacağı belirtiliyordu metrobüsün. Ee yıllarca köprü trafiğinde ömrünü, gençliğini tüketmiş bizlere vadedilecek en güzel şeylerden biriydi bu.

Zincirlikuyu’dan metrobüs durağına inerken bugün ilk planda gözümüz korktu açıkçası. Mahşeri bir insan kalabalığı “aman geri dön, zaman varken” diyordu adeta. Tabii bazı şeylere önceden hazırlıklıydık. Malum biz yolunu yapmadan dağ başında bir yerde Olimpiyat Stadı yapmış bir ülkeyiz. Metrobüs de seçim yatırımı olarak tüm hazırlıkları tamamlanmadan açıldığını belli ediyordu her haliyle.

İlk sorun yeni açılan bu hatta henüz yeterli araç olmayışı. Bugün de olduğu gibi özellikle Zincirlikuyu'da akşamları mahşeri bir kalabalık olacak, bunu öngörmek için kahin olmaya gerek yok. Beleş metrobüs sorunsalı bir an önce çözülmeli. Zincirlikuyu'daki turnikeler sembolik olarak duruyor orda şu anda. Mahşeri kalabalığın yarısı bedavaya akbil basmadan geçti bugün. Yazık, bir görevli üstüne çığ gibi gelen kalabalığın arasında kalmış, ne yapacağını şaşırır halde gelen yüzlerce soruyu cevaplandırmaya çalışıyordu.


Gelelim olayın en can alıcı boyutuna. Araçların nerede duracağı belli olmuyor. Çok uzun bir alana insanlar yayılıyor. Ön tarafta bekleseniz araç arkada duruyo arkaya gidiyorsunuz araç bu kez ön tarafa gidiyor yolcuyu ordan alıyor, siz sıraya girdiğinizle kalıyorsunuz. Bugün akşam insanlar uzun sure bekleyip binemedi metrobüslere. Şanslı olanlar binebildi. Sinirlenen insanlar oldu. İsyan edenler. Toplumca alışık olduğumuz kaotik bir ortamı yaşıyorduk yine. Adalet ve düzen sorunsalları metrobüse de birebir yansımış durumda.

Metrobüse bindiğimizde içerisi o kadar kalabalıktı ki. Bir ucunda öbür ucuna büyük bir mesafe var. Hani İstiklal Caddesi’nde girişte bakarsınız uçsuz bucaksız bir insan seli görürsünüz, bunun mikro bir halini saat 18.30 civarlarında metrobüste yaşayabilirsiniz. Farklı bir deneyim gerçekten.


Metrobüs kendine ayrılan yoldan çabucak köprü trafiğine karışıyor. Emniyet şeridinden yoluna devam ediyor. Ama benim gibi ayakta ve sıkışık durumdaki yolcular hallerinden gayet memnundu sanrım. Ee çünkü çok uzun sürmeyecekti bu. Köprü gişelerine maksimum 7-8 dakikada ulaşılıyor.

O an farkediyoruz ki metrobüs uyanıkları da şimdiden türemiş. Metrobüslerden ambülans olarak faydalanılabiliyor bazı araç sahiplerimiz tarafından. Ambülansın peşine takılır gibi metrobüsün arkasına takılıp emniyet şeridinde gitmeyi mazur göstermeye çalışmaları ile karşılaşıyoruz.


Köprüdeki yoğun trafiğin ardından sanki sihirli bir değnek değiyor. Bir anda bomboş yolda ilerlemeye başlıyorsunuz. Sağınıza bakıyorsunuz ki, Türkiye insanının alamet-i farikası, üç şeritli yolda 6 şerit oluşturmanın yine usta işi bir icrasını görüyorsunuz.

O an insanların yüzüne ve gözüne baktım metrobüstekilerin ve de yolda özel arabaların içindekilerinin. İki felsefe çarpışıyordu adeta. Birincisi “Kalabalığa razıyız, yeter ki çabuk gidelim” felsefesi. “Eh biraz kalabalık ama yine de 1.5 saatlik yolu 20 dakikada gideceğiz. Bu bize yeter.” “Normalde karşıya ancak 1.5 saatte gidebiliyorum. Metrobüsle tıkış tıkış gitmeye razıyım. Yeter ki evime çabuk gideyim.” diyenlerin çok olduğunu gözlemledim bu iki gün yüz ifadelerinden. Diğer bir yaklaşım ise “Off Çok kalabalık. İçeride bunaldım Bu halde sıkışık gitmektense bir daha metrobüse binmem ya” yaklaşımı. Bugün bir teyzemiz isyanını yüksek volümle haykırıyordu. Gençlerin saygısızlığından başladı, metrobüse binerken ezilme tehlikesine geçirdiğine geldi konu, ordan İstanbul’un bir köye dönüştüğü, ne yapılsa olmayacağına.

Duraklarda henüz durak isimleri yazmıyordu. İstisnasız herkes adeta İstanbul’u yeniden keşfedercesine "bu durak ne, burdan oraya nasıl geçiliyor, E-5 için hangi durakta iniliyor" gibi soruları ardı sıra yöneltiyordu birbirine.

Diğer bir konu ise bazı durakların tenhada kalması ve akbil dolduracak ya da jeton alacak yakınlarda bir yer olmaması. Hadi akşam tamam da geç saatlerde metrobüs güvenli olacak mı soru işareti yaratıyor şimdiden.

Metrobüsteki insanların yüzüne bakmaya devam ettim sonra. Genelde derinlerde bir gülümseme gördüm yüzlerde sanki, hafif kibirli, hafif üstten bakan. Yanından hızla geçilen araçlara doğru bir ''oh oh, nasıl geçirdik'' ifadesi sanki okunuyordu yüzlerde, bilmiyorum yoksa ben mi fesatım. Günün birinde mutlaka metrobüsten birisi yanından geçtiği arabalara dil çıkaracaktır, nanik yapacaktır.

Hepimiz farklıyız toplumda. Ama İstanbul trafiğinde eşitleniveriyoruz. Jeep’iniz de olsa, Anadolu’nuz da, aynı trafik içindesiniz. Sınıfsal hıncı olanlar, bunu bastırmak isteyenler için birebir metrobüs, öneririm.

Boş yolda hızla giderken aklıma birşey daha geldi. Her türlü kazanın normal karşılanabildiği Türkiye’de acaba metrobüs yolunda hiç kaza olur mu, bakalım Allah korusun olmaz inşallah, olursa da yine tarihe geçeceğiz millet olarak.


Ama şu açık bence, metrobüs trafik sorununu çözmez. Diğer yandan ise insanların trafilkle ilgili bazı sorunlarını çözebilir. Bir saatte 20 bin yolcu taşıyacağı hesaplanacak olursa önemli bir ulaşım koridoru açılıyor. Trafik sorununu çözmez dediğimiz gibi ama birçok insanın yolda yaşadığı psikolojik sorunlarını çözmede yardımcı olacak. Şu andaki olumsuz yönleri mevcut yolları daraltmış olması ve emniyet şeritlerini ortadan kaldırmış bulunması. Bunlar için birşeyler düşünülüyordur herhalde.

İşin siyasi boyutuna gelirsek, yaklaşan seçimler öncesi bu işin Topbaş’a artı puan getireceği kesin. Bugünü kurtaran, günlük bir yatırım çünkü. Tabii rakip Kılıçdaroğlu’nun seçim projelerini açıklamayı tam da Metrobüs’ün açıldığı günlere denk getirmesi ciddi bir taktik hatası olarak ortaya çıkıyor.

Hiç yorum yok: