31 Mart 2009

İŞTE GERÇEK “AMANSIZ”LAR



Yine bir milli maç arifesindeyiz. Milli takımın bulunduğu her turnuva veya oynadığı her milli maç öncesinde olduğu gibi, yine bu kez de milliyetçilik rüzgarları sert esiyor. Halka ulaşmanın en kolay yolunun sokaktaki vatandaşın milli duygularıyla oynamak, o duyguları tahrik etmek olduğunu gören şirketler yine futbolcuların ve teknik direktör Fatih Terim’in de boy gösterdiği reklamlarıyla bu duygu üzerine oynuyor. Fatih Terim, İspanya maçları öncesi ilk reklamda oynayarak, bir sahnede birkaç saniye görünerek ve reklamların birisinde de “Amansız Ol” diyerek servetine servet katıyor.

Diğer yandan Türk spor dünyasında her gün öyle gelişmeler yaşanıyor, öyle tartışmalar oluyor, öyle sözler sarfediliyor ki, tutuculuğun, milliyetçiliğin, otoriter yapılanmaların egemen olduğu spor dünyası etik, ahlak, özgürlükler, emeğe saygı gibi kavramlardan gittikçe uzaklaşıyor.

Örneğin geçen hafta İzmir’de katıldığı bir panelde, Sivasspor Teknik Direktörü Bülent Uygun, kentte gece hayatının olmamasının kırmızı-beyazlı ekibin başarısında önemli rol oynadığını belirtirken, şunları söyledi: “İstanbul'da Laila var, Sivas'ta ise La ilahe İllallah". Ve şöyle devam ediyor "Şehirde gece hayatı yok. Futbolcuların alkol satın alabileceği bir kaç büfe var, onlarla da iletişim halindeyim. Herhangi bir oyuncum içki aldığında hemen haberim oluyor. Gerekli uyarıyı hemen yapıyorum".
Bir sporcunun gece hayatı da olabilir, sevgilileri de, içki de içebilir. Önemli olan kendine dikkat etmesi, kendini kontrol etmesidir. Profesyonel hayata kendini uydurmasıdır. Ama Türkiye’de toplumun tüm kesimlerinde, kurumlarında, alanlarında kendini gösteren otoriter yapı, mahalle baskısı, “Vatan millet sakarya” motivasyonu her defasında kendini yeniden üretiyor.
Türk futbolu ve Türk sporunda, “Amansız Ol”maya ihtiyaç var evet. Ama emeğe saygıda, toplumsal konulara hassasiyette, farklı olana saygıda da “Amansız” olan sporculara da.
Örneğin. Tommie Smith ve John Carlos gibi “Amansız”lara.
Onlar, efsane fotoğrafın kahramanları. Mexico 1968 Olimpiyatlarında, 200 metrede altin ve bronz madalya kazanan Amerikali iki siyah atlet, Tommie Smith ve John Carlos. Fotoğrafta siyah deri eldivenli yumrukları havada, başları önde.
Ve onlarla aynı karede önde duran, gümüş madalyalı Avustralyalı beyaz atlet. Peter Norman.
Hikayeleri kısaca şöyle: “1968’de Mexico City'de 200 metre finali koşulur. Amerikali siyah atletler Tommie Smith ile John Carlos birinci ve üçüncü gelirken, ikinciliği Avustralyalı beyaz atlet Peter Norman alır.
Madalya töreni için bekledikleri sirada, Carlos, Peter Norman'in yanına gelerek sorar:
- İnsan haklarina inaniyor musun?- Evet, inaniyorum.
Bunun üzerine, iki siyah atlet kafalarindaki eylem planını Norman’a açıklar. Norman tereddütsüz evet der, “eyleminizi destekleyecegim”. O günler için çok radikal sayılabilecek bir eyleme imza atar iki atlet. Amerika'daki ırk ayrimcılığını proteste etmek için bir çift siyah deri eldiven bulurlar, sağ tekini Tommie, sol tekini John eline geçirir. Fakirliği sembolize etmek için çıplak ayakla kürsüye çikarlar. Başları öne eğiktir, sıkılı yumruklarını havaya kaldırırlar. Önlerinde duran beyaz atlet Peter Norman da, dayanışmasını göstermek için kalbinin üstüne 'İnsan Haklari İçin Olimpiyat Projesi Hareketi'nin kokartını iğneler. Amerikan milli marşı çalınırken eylem gerçekleşir.
Doğal olarak Amerika ayağa kalkar. Amerikan Olimpiyat Komitesi iki atletin spor kariyerini bitirirler. Smith ve Carlos spor kariyerlerini feda ederler ama tarine geçerler. Birçok sporcu unutulurken, onlar spor tarihinin en unutulmaz karelerinden birine imzasını atar.
Peter Norman ise, Avustralya'ya döndügünde çok tepki çeker. Atletizm kariyeri biter, spor çevrelerinden dışlanır. Peter Norman evinin bahçesinde kalp krizi geçirip 64 yasinda ölünce, Melbourne'de yapilan cenaze töreninde en önde yanında iki isim vardır, Tommie Smith ve John Carlos.

1 yorum:

Marka Gündemi dedi ki...

Sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını seviriz biz, amansız, aman vermeyen ve acımasız olanın sporla alakası olması bile akıllara zarar. Nerden nereye geldik, aklımızı koru yarab...